19 October 2019

Kurumsal Sosyal Sorumluluk : Şirketler, bir eşiği aşmalı !

Uzunca bir zaman, iletişimcilerin alanına sıkışan “Şirketlerin Kurumsal Sosyal Sorumluluğu”, yüzyılın getirdiği sorunlarla başa çıkmak ve her tür “göz boyama”dan sıyrılmak istiyorsa, bir eşiği asmalı. KSS Stratejilerinde uzman danışmanlık bürosu La French Industry’nin kurucu ve yönetici ortağı Oben AYYILDIZ ile söyleşi.

BÜYÜK TOPLUMSAL VE ÇEVRESEL SORUNLAR KARŞISINDA, KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK VE SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA NEDEN YETERLİ GELMİYOR?

Büyük şirketler, kamu yararı ile faaliyetlerinin toplumsal ve çevresel etkisini dikkate almak yönünde giderek artan bir baskı altındalar. Ancak, burada, birçok gizli tehlike bulunmaktadır. En başta, şirketlerin çevresel sorumluluğa sahip olduğu imajını vurgulamak amacıyla yaydığı yanlış algıyı anlatan “greenwashing” kavramında olduğu gibi, şirketlerin sosyal sorumluluğu konusunda da göz boyaması eğilimi olabilir. Burada, operasyonel bir gerçeklik ya da şirketin değişik kademelerinin dahli olmaksızın, yüzeysel bir yaklaşımla yetinilir.

Bu halde, Kurumsal Sosyal Sorumluluk, bir zorlama, kaçınılmaz bir sıkıntı olarak yaşanır. Şirketler, erdemli davranış görüntüsü vermek için ama özellikle de, beklenebilecek faydalı etkileri görmeden salt “iletişim” saikiyle, göstergeler yürürlüğe koyarlar. Somut faaliyetler başlattıklarında, çoğunlukla, sosyal ekonomi ve dayanışma ekonomisinden şirket dışı aktörlere başvururlar. Ancak, yine çoğunlukla, kendilerini kanıtlamış ve uygun çözümler getirebilecek yapılar hakkında doğru fikirleri olmaz. Bu “çözümleri” şirket bünyesinde daha genel bir yapının içine entegre etmek için daha ileri gitmek gerekir. Kurumsal Sosyal Sorumluluğu, sadaka türü bir yardım olarak değil, bir gelişim ve yatırım olarak değerlendirmek gerekir. Tüm meslek türlerini buna dahil ederek.

Stratejinin bir parçası olduğu andan itibaren, etki, daha güçlü olur ve şirketin değişik faaliyetleri kanalıyla yayılır. Ancak, şirket, bunun üstüne ciddi şekilde düşünecek zamanı kendine tanımalıdır. Her zaman böyle olmuyor… Bu meselelere, (challenge’lara) cevap verebilmek için, şirketler, pazarlama, tedarik zinciri, kalite, satış gibi şirketin bir çok işlevini bir araya getirmelidirler. Bu, ilk bakışta, başlangıç misyonu ya da şirketin kısa vadeli hedefleri ile çelişkili gözükebilecek iradi bir yönelim gerektirir. Yönetimin ikna edici bir vizyon ifade etmesi ve sosyal etki arayışının, şirketin refahı için engel olarak algılanmaması için etkisini belli etmesi gerekmektedir. Öte yandan, yasal zorunluluklar, sosyal ya da çevresel açıdan özgün çözümlerin kabul edilmesine köstek olabilir. Özetle, kültürel, yasal ve teknik engeller vardır ve yalnızca, açık ve yaratıcı bir yaklaşımla birleşecek aktörlerin büyük kararlılığı, bunları kaldırabilir.

DAHA ERDEMLİ MODELLER GELİŞTİRMİŞ BİRKAÇ ŞİRKET ÖRNEĞİ VEREBİLİR MİSİNİZ ?

Michelin, uzun zamandır, hammadde ile lastiklerin dayanıklılığı arasındaki ilişki üzerine çalışmaktadır. Son yıllarda, şirket, dayanıklılığı daha yüksek olan kauçuk ağaçlarının dikimine, patlamayan lastikler elde etmek için Ar-GE’ye ve yüzde 80 dayanıklı malzeme ve yüzde 100 kullanılmış lastik geri dönüşümünden oluşan hammadde temelli nihai hedefiyle lastik kaplama şirketlerine yatırım yaptı. SEB Grubu, markalarıyla birlikte, ürünlerin tamir edilebilir olmasına büyük bir yatırım yaptı. Bu kullanım, kullanım ve tasarım kavramlarını derinden sorgulamaktadır. Grup, müşterilerinin, daha uzun kullanım ömrü olan ve tamir edilebilir ev aletleri arayışında olduğuna inanmaktadır. Son olaraksa, kozmetik sektöründe faaliyet gösteren Guerlain, mevcudiyet ve kaliteleri şirket gelişimlerinin olmazsa olmaz koşulu olan bitki ve çiçekler üzerine çalışmaktadır. Biyolojik çeşitliliğin üzerindeki tehdidin kendi faaliyetlerini de tehlikeye sokacağının bilincinde olarak, şimdiden, daha sürdürülebilir bir üretim kaynağı sunacak olan faaliyet alanları geliştirmektedirler. Her seferinde, anahtar, sermayedarlara, yöneticilere ve çalışanlara, bu meseleler şirkete entegre edildiğinde, uzun vadede daha ileri gidileceği fikrini vermek.

BU YENI MODELLER, İNOVASYON VE REKABET YETENEĞİ KAYNAĞI MIDIR ?

Şirketler bunu yapmazlarsa, uzun vadede, başarısızlığa mahkumdurlar. Misyonu ve etkisi üzerine düşünmek, bir şirkete, gelişen zihin ve davranış kalıplarına uyan yeni dallar icat etme olanağı verir. Büyük sosyal ve çevresel sorunlar karşısında, şirketler, sorunun değil, çözümün parçası olmaları gerektiği konusunda giderek daha bilinçliler.

HYBRID MODELLERLE AKTÖRLER ARASI İŞBİRLİĞİNİN KABULÜ NASIL HIZLANDIRILABİLİR ?

Birçok şirket, projeleri gün ışığına çıkarmak için çok hızlı bir şekilde hızlandırıcılar ya da iş geliştirme merkezleri kuruyorlar. Ancak, gerçek bir strateji ve uzun vadeli bir vizyon kurmayı, farklı paydaşları bir araya getirmeyi, finansman yapısı ve çıkacak ürün üzerine üstüne düşünmeyi, çoğunlukla göz ardı ediyorlar. Bu halde, nefesi tükenecek bir moda tuzağına düşülebiliyor. Bu, daha işin başından, doğru paydaşları, doğru yöntemle ise dahil ederek sistemli bir yaklaşımla hareket etmeyi gerektiriyor. En nihayetinde, yerelde ekonomik kalkınma temelinde rol oynayan ve bu faaliyetleri teşvik etmesi gereken kamu kuruluşlarını dahil etmek gereklidir.

Hukuki çerçeve, göz ardı edilmemesi gereken ana noktalardan biridir. İnovasyon ve fikri mülkiyeti nasıl korumak lazım, konsorsiyum halinde çalışırken,hangi hukuki çerçeveyi seçmek lazım, projeyi ve riski kim yüklenmelidir ? Bu tarz yeni işbirlikleri, olay bazında uyarlanmış bir çerçeve gerektirir. Bu üç ayak üstünde hareket edersek, inanıyorum ki, birliktelikler daha da hızlanacak.

GEÇTİĞİMİZ NİSAN AYINDA KABUL EDİLEN PACTE YASASI HAKKINDA NELER DÜŞÜNÜYORSUNUZ ?

PACTE Kanunu, Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve “sosyal işletme”nin ilerisine gitme olanağı sunmaktadır. Bu kanun, özellikle, bir noktada yenilikçidir : Fransız Medeni Kanunu’nun 1835. Maddesini yeniden kaleme alır ve dileyen şirketlere, tüzüklerinde, varlık nedenlerini belirtme hakkını tanır. Bu, araçlar konusunda hareket alanını muhafaza ederek, nihai hedefi daha iyi belirlemeye yardımcı olur. İkinci avantaj olarak, daha fazla değer yaratır. Açık biçimde tanımlanmak, paydaşlar için güven verici bir işarettir ve daha fazla okunurluk katar. Üçüncü avantaj, şirketin varlık nedeni, anlam arayışında olan yeni yetenekleri, kendisine çekme imkanı verir. Bununla birlikte, bir mahzur vardır. Bazı şirketlerin, bu varlık nedeni kavramını, gerçek bir operasyonel faaliyet olmaksızın ‘pazarlama’ niyetiyle kullanmamasını ummak gerekir. Araçsallaştırılmasına ve misyon “göz boyama”sına karşı çok dikkatli olmak gerekmektedir.

BİYOGRAFİ

Oben AYYILDIZ

Müdür – Strateji Danışmanlık Bürosu, La French Industry’nin kurucu ortağı

On yıl boyunca, kurucusu olduğu ve sosyal ve çevresel etkisi olan girişimlere ivme kazandırma konusunda uzmanlaşmış REC Innovation Derneği’nin genel müdürlüğünü yaptı.
Fransa ve dünyada, hidroelektrik türbinler tasarlayan, üreten ve yerleştiren Cero Energie’nin kurucu başkanı. Güçlü bir büyüme sonrası, bu şirketi satmıştır.
Panthéon-Sorbonne Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde sosyal şirketlerin hukuki tanımı ve ortaklıkların yapılandırılma teknikleri alanlarında öğretim görevlisi.

Kaynak : socialiter.fr

Yazar : Oben Ayyildiz